19 Mayıs 2010 Çarşamba

Ne

Ne hissediyorsun, nasıl görüyorsun dünyayı anlıyorum artık ..
Elinde hiçbir şey..beklemekle geçiyor ömrün
Gelecek diyorsun
O da herkes gibi dönecek
Bekliyorsun günlerce
Bir bakmışsın haftalar olmuş..
Aylardır ortada yok
Naz yapıyor diyorsun ama yine ses seda yok
Bir anda gelmeyecek düşüncesi kaplıyor dört bir yanını
Gözlerinden boşalan yaşlar geri getirmiyor onu
Ağlasan da boş...
O mutluluk oyunuyla senin yokluğunu farkedemezken,
Sen yokluğuyla mücadele veriyorsun
Keşke diyorsun..keşke kapıları daha sıkı örtseydim
Hasret rüzgarında savruluyorsun bir kenara
Bıraktığı izler acıyor hala
Derin derin kesmiş içini
İçten içe eritmiş seni
Artık o yok düşüncesini iyice benimsiyorsun
Ve vazgeçiyorsun çaresizce..
Acıtsa da canını anlıyorsun
Gücün yetmez hasretle baş etmeye
Getirmez gideni ne kadar sevsen de . . .


kardelen

Hala

Kızıl bir gül tadında saçların..
Ve gözlerin..
Kahve koyusu o güzel gözlerin..
Akşam üzeri kızıllığında
Hayalini demler ve yudumlarım
Sen.. İlk aşkım
Sen gözümü dünyaya açtığım
Sen uzanıp da yetişemediğim
Kızıllığına karışamadığım..
Tadına varamadığım
Akşam güneşim ...
Sen benim ilk göz ağrım
Yüzüne hasret kaldığım
Çocukluğum, gençliğim, olgun çağım
Nicesini gördüm, yaşadım da
Hala seni bekler, hala seni ararım . . .


tuna sindoma

Böylece

Dünle bugün arasında koca bir ömür var
Bugünle yarın arası ise uçurum
Ben geçmişteyim, senin hayalinde
Sense gelecektesin, korkunç endişeyle
Saatini biraz geri al
Ben de ileri alıyım
Ortada buluşalım ..
Aramızdaki o koca ömür
Ve keskin uçurumlar
Kapansın böylece .

Bir Kere

Bir kere doğarsın hıçkırıklarla
Bir kere seversin doya doya
Bir kere gülersin kahkahalarla
Bir kere yaşarsın "ilk" leri
İlk kez öpersin, ilk kez tutarsın elini
Ve bir de bakmışsın son'lar kapında
Bir bakmışsın her şey yalan olmuş
Gördüklerine anlam veremezsin
Terkedip gitmiştir bir anda
Bir bakmışsın ağlıyorsun
Ellerin boş, dudakların yaşlarla ıslanmış
İnandıklarınla yaşamaya çalışırken bu hayatta,
Umutların, hayallerin yok olur aniden
Ve bir bakmışsın oturuyorsun bir köşede yalnızlıkla . . .

14 Mayıs 2010 Cuma

İnsan bazan kendi iç dünyasındak gizli kapıların bile yerlerini bilmiyor. Bir rastlantı yada karşısına çıkan beklenmedik biri sayesinde öğrenebiliyor.Yıllarca sonra ilk kez dokunulan bir kapının açılıp sizi güzel bir rüyanın içine çağırdığı an, hiç bilmediğiniz bir geçmişe dokunmak ve bir masalın içinde kalmak. Ne yazıktırki o masalın içinde uzun süre kalmak mümkün olmuyor, bir süre sonra o kapıdan çıkmak ve aynaların yanıltıcı görüntülerin, sislerin, gelip giden duyguların arkasındaki gerçek hayatı tutmak istiyor insan.Kendine farklı yerlerden bakmayı öğreniyor insan, başkalarının cümleleriyle kendini tanımlamak yerine kendi cümlelerini kurmayı öğreniyor insan.Bedenin sizin dışınızda da bir hayatı olduğunu, hayatın bize öğretilenlerin dışında çok başka biçimleri olabileceğini belkide hiç bir zaman ortaya çıkmayacak olan bambaşka birini, kendi benliğini buluyor insan. Pek çok zaman istediklerimizi yapanları, bize uygun davrananları severiz. Aslında bize uygun olanı sevmek kolaydır. Zor olan, bize benzemeyenleri, istediğimizi yapmayanları sevebilmek.Bir insanı sırf seni mutlu ettiği için değil, yalnızca kendi başına varolduğu için, bir başkası gibi değil, kendisi gibi olduğu için sevebilmek zordur. Ne yazıktirki insan, hayatın, hızla ileriye sarılan bir görüntüler kuşağı, bir an sonra geriye bir kez daha bakmasına bile izin vermeden bitebilecek bir oyun olduğunu, ona verilmiş bu bilinmez zaman parçasında karşısına çıkan rastlantıların içinde onu en çok mutlu edenleri bulduğu an geriye kalan her şeyi boşvermek gerektiğini bilse de yapamıyor.Bu karmaşanın içinden yalnızca en güzel görüntüleri seçip alamıyor insan. Kendini en güçlü sandığın anlarda bile hiç umursamadığın insanların sözleriyle, tanımadığın birilerinin yargılarıyla, en yakınındaki kişilerin anlayışsızlığıyla başa çıkamıyor.Öylesine kurulmuş hayatını günün birinde bir başka rastlantıyla yıkıp yeniden yapması ise hiç de kolay olmuyor.
Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir.Kalbi olmayan insan üzülemezki.Ne mutluki üzülebiliyorsun.Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı? Demekki gözden çıkarılmadın, demekki sen hala bir umut taşıyorsun yüreğinde. Peki ya hiç umudu olmayanlar!

7 Mayıs 2010 Cuma

Gözün Arkada Kalacaksa Marifet Değildir Gitmek. Can Yücele ait bu söz ne çok şey anlatıyor. Oysa daha düne kadar ben değilmiydim gitmek için sabırsızlanan.İnsan neden gitmek ister yada gider? geriye dönüp baktığımda gitmek için ne çok nedenim varmış, peki ya şimdi neden sorguluyorum kendimi, neden içimdeki acabaların sonu hiç gelmiyor. Nedeni yalnızlığın soğuk elini hissetmek olabilirmi? Sanırım gitmek değil sorun gittiğin yerde yalnızlığı derinlerde hissetmek.

2 Mayıs 2010 Pazar

Beyaz bir sayfa.

Önümde açılan bembeyaz bir sayfa var ama ben ne yazacağımı bilmiyorum açıkcası biraz yalnızlık hissediyorum yada ürperiyorum .Nedensiz çünkü burda yeniyim belki o yüzdendir neyi ne kadar paylaşmam gerektiğini bilmediğim.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

BUGÜN 1 MAYIS

Blogdaki ilk günüm..