11 Kasım 2010 Perşembe

BİR GÜN

Birini kaybediyor olduğunuz gerçeği soğuk soğuk yüzünüze esmeye başladığında
belki de Gitme, sana iht...iyacım var demeniz kurtarabilirdi her şeyi.

Demediniz. Ya da daha beteri:
Gidersen bir daha dönemezsin! sözleri döküldü dudaklarınızdan.
...O zaman onun geri dönme ihtimalini de kaybettiniz

Beylik lafları iyice sevdiniz sonraları.
Gidene dur demem ben. dediniz dostlarınızla dertleşirken.
Seni seviyorum desem bir şey değişmezdi ki zaten diye rahatlattınız kendinizi.
Oysa keşke bir deneseydiniz

Evet, bazen gitmek ister insan.
Doğruluğu savunulmaz, ama gerçeğin kendisidir uzaklaşma isteği.
Denize açılan bir gemi gibi hayata dönüp uzaktan bakabilmek de bir ihtiyaçtır.
Nefes almak, yaşananların muhasebesini yapmak,
küçük kırıkların tamir etmek için bazen gitmek isteyebilir herkes.
Bunu isteyen sizin sevdiğiniz de olabilir

ardında bıraktığı aşık peşinden gelecek mi diye kimi zaman özellikle gitmeyi ister.
Duygularını, aşkını ifade etmeyi;
pratik yapmadığı bir yabancı dili unutur gibi zamanla unutan erkeklere;
kadın doğasının en iyi silahıdır nazlı kaçışlar.

İtiraf etmek gerekirse; gitmek için arkasını dönen tüm kadınlar,
erkeğin kalbinin en ince telinden
Sana ihtiyacım var
sözcüklerini duymayı bekler aslında.
Ardında bıraktığı adamın o sihirli sözcükleri,
Benimle kal demesini bekler.

İşte o gün cesaretle Aşkına ihtiyacım var diyebilenler kazanır;
AŞK'TA GURUR YAPAN KAYBEDER!

2 Kasım 2010 Salı


Bir kadın tanımak...

Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak...

Bir kadını sevmekle baslar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekâsını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra' da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen...

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla anlaşılır, hayatın sırrına ancak aşkla varılacağına. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı... Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını bilmeyenlerdir. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi...

Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen... Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi... Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin? ? ?

Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.

4 Ekim 2010 Pazartesi

YEDEK SEVGİLİ


Kimi sevsem,
onun hep uzakta bir sevdiği vardı,
unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgi...lisi…

Kimi derinden sevsem,
o bir başkasını derinden hatırlardı.

Öylesine çok sevdim ki onları,
başkalarına duydukları sevgileri anlatmalarını
sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim.

Beni yitirmekten hiç korkmadılar;
çünkü onlara göre fazla iyiydim;
bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek bir dileğim olurdu.
“"Ne olur, bir daha beni aramayın!
Çünkü ben kolay unutamıyorum.
Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum.
Çocukluğumun o güzel bahçesini”"

böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni…

Soluksuz ve umutsuz kaldığı bir gecede mutlaka akıllarına ben gelirdim…

O, yedek sevgili!…

30 Ağustos 2010 Pazartesi

SON


"İlk"Olmak ister" pek çok insan
İlk Aşk"İlk Öpücük" başkadır der.
Oysa "İlk"Geçicidir.
Sahip Olduğunuz Hangi ilk Hala Sizin,
Hiç Düşündünüz mü?Oysa Kimsenin Beğenmediği "Son" da Durum Biraz Farklıdır.
Ondan Ötesi Yoktur. Heyecandan Avuçlarınızın Terleyerek Tuttuğu"ilk"Elle Değil, Güvenerek Sımsıkı Tuttuğunuz "Son" Elle Girersiniz Mezara!
Durup Tekrar Düşündüğünüzde"ilk"Olup Yok Olmak mı İstersiniz?YOKSA"Son"olup Sonsuz Olmak mı İstersiniz ?

Üzülme Arkadaşım!..
Dert etme sakın!..
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan...
Ne mutlu sana!.. Elinde olmayanları söyleme anlatma bana...
Elinde olanlardan bahset !…
Üzülme!..
Geceler hep kimsesiz mi yalnızmı geçecek?..
Gidenler dönmeyecek mi?..
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu soğuk bir gecede..
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?..
“Hüzün olgunlaştırır insanı” ...“Kaybetmek ise sabrı öğretir”...

17 Temmuz 2010 Cumartesi


DEĞİŞTİM
Biraz değiştim, Unutamadığım sözlerinin arkasında sıkışıyorum
Bir yanım seni koruyor bir yanım beni
Ben, kendimle savaşıyorum seninle değil
Sonucu, kılıcı kuşanandan belli olan bir savaşın ne kazanabileni nede kaybedeniyim
Sorun değil,
Elbet alışırım
Varlığını istemedğim tüm eksik yanlarına ve çokluğunuda yokluğunuda istemediğim bu iki arada bir derede duyguya, alıştım
Bir yanım bırak diyor
Bir yanım hayır
Tanıdığımı sandığım bana, dahada yakınım artık
Duvarlar anlatırken, öğrendiklerim kendi hakkımda ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda,
Bir yanım memnun oldum diyor
Bir yanım tanıyamadım daha
Samimi değil bir hayli kırıldım, Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime, Gözlerimden tutda ciğerine kadar kırgınım
Aslında ne sana ne onlara, kendime kırgınım
Maziye hiç değil ânâ kırgınım
Anlatamadığım anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara, beni anlamadığım kelimelerin, her şeyi anlatıyor oluşlarına, kırgınım
Beni ben kırdım oysa
İyi değilim, galiba yoruldum
Keknime kalbimi kanıtlamaktan ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan ve dahası kocaman bir sahada tek başıma koşmaktan YORULDUM
Aslında ne pişmanım nede pes ediyorum
Sadce kendimi kaybetdikçe senide kaybediyorum
Şu kalp denen beni bana sorgulatıyor artık ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim?
Toprağa bakan yanım zaten senden ayrı
Sana bakan yanımsa toprakla aynı
Na yaparsan yap gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin

Gözlerim yorgun, dudaklarım hissiz
Dokunulmadan geçe yıllar bana ağır
Sarılmadan geçip giden uğurlamaların kavuşmaları hep beklentisiz
Söyleyemediklerini söylesende şimdi
Sesine aşina yanım onca sessizlikten sonra artık sağır,
İsteyerek değil, çok çalıştım paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı gitlerine,
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine ve bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen gitmek için, bitmek için sana huzur vermek için çok çalıştım
Daha öncede gitmiştim kendi isteğimle
Anladımki daha önce hiç sevmemişim
Çok çalıştım inan, değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye, her defasında dahada tozlaşan canımı kırmadan yaşatmaya
Tanıştım seninle doğan yanımlada ölen yanımlada tanıştım
Birini yaşatabildim sadece, yaşatıyorumda hala ama diğerinin ölmesinede engel olamıyorum
Yorulmak dinlenmekle geçmiyor an be an çöküyor insanın içindeki güç
Işığı sönüyor hissizleşiyor insan
Ne yormak istedim seni, ne de kendimi
Çok çalıştım, gitmeyede kalmayada
İkiside aynı acı
Daha öncede gitmiştim ama böyle kalarak değil.

20 Haziran 2010 Pazar

Her Şey





Her şey bambaşka olabilirdi seninle ..
Mesela hep bir şeyler beklediğimiz
Ve olur olmaz her şeye öfkelendiğimiz
O cahil gençlik çağları yerine
Herhangi bir oyun parkında
Bir dönme dolap üzerinde karşılaşabilirdik
Ben portakalı soyup başucuma koyabilirdim
Ardından bir yalan uydurabilirdim
Sen de bana oyun gereği inanabilirdin ...
Ya da kendini en yalnız hissettiğin anda
Gökten zembille inebilirdim yanıbaşına
Sol avucunda sımsıkı tuttuğun yalnızlığını alıp
Yerine çifte kavrulmuş sevgi kırıntıları sıkıştırabilirdim ...
Belki başka bir gezegende bulurduk birbirimizi
Sen uçan dairenle bana kimsenin gidemediği yerleri gezdirebilirdin
Tek bir dokunuşla beni milyonlarca yıl öncesine de götürebilirdin
Zamanın o monoton akışıyla alay edebilir
Dün, bugün ve yarın kavramlarından alabildiğince uzak
Danslar edebilirdik sarmaş dolaş ...
Seninle ikimiz ;
Tarihin en iyi aşk filminin kahramanları olabilirdik
İnsanlara daha önce hiç görülmemiş
Yaşanılmamış bir aşk seyrettirebilirdik ..
Bunların hepsi minicik ihtimaller zinciriydi
Saçma bulduğunu biliyorum ..
Ama değil
Çünkü dinlediğin tüm bu masallar
Bana seni seviyorum demenden daha gerçekçi . . .

9 Haziran 2010 Çarşamba

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Ne

Ne hissediyorsun, nasıl görüyorsun dünyayı anlıyorum artık ..
Elinde hiçbir şey..beklemekle geçiyor ömrün
Gelecek diyorsun
O da herkes gibi dönecek
Bekliyorsun günlerce
Bir bakmışsın haftalar olmuş..
Aylardır ortada yok
Naz yapıyor diyorsun ama yine ses seda yok
Bir anda gelmeyecek düşüncesi kaplıyor dört bir yanını
Gözlerinden boşalan yaşlar geri getirmiyor onu
Ağlasan da boş...
O mutluluk oyunuyla senin yokluğunu farkedemezken,
Sen yokluğuyla mücadele veriyorsun
Keşke diyorsun..keşke kapıları daha sıkı örtseydim
Hasret rüzgarında savruluyorsun bir kenara
Bıraktığı izler acıyor hala
Derin derin kesmiş içini
İçten içe eritmiş seni
Artık o yok düşüncesini iyice benimsiyorsun
Ve vazgeçiyorsun çaresizce..
Acıtsa da canını anlıyorsun
Gücün yetmez hasretle baş etmeye
Getirmez gideni ne kadar sevsen de . . .


kardelen

Hala

Kızıl bir gül tadında saçların..
Ve gözlerin..
Kahve koyusu o güzel gözlerin..
Akşam üzeri kızıllığında
Hayalini demler ve yudumlarım
Sen.. İlk aşkım
Sen gözümü dünyaya açtığım
Sen uzanıp da yetişemediğim
Kızıllığına karışamadığım..
Tadına varamadığım
Akşam güneşim ...
Sen benim ilk göz ağrım
Yüzüne hasret kaldığım
Çocukluğum, gençliğim, olgun çağım
Nicesini gördüm, yaşadım da
Hala seni bekler, hala seni ararım . . .


tuna sindoma

Böylece

Dünle bugün arasında koca bir ömür var
Bugünle yarın arası ise uçurum
Ben geçmişteyim, senin hayalinde
Sense gelecektesin, korkunç endişeyle
Saatini biraz geri al
Ben de ileri alıyım
Ortada buluşalım ..
Aramızdaki o koca ömür
Ve keskin uçurumlar
Kapansın böylece .

Bir Kere

Bir kere doğarsın hıçkırıklarla
Bir kere seversin doya doya
Bir kere gülersin kahkahalarla
Bir kere yaşarsın "ilk" leri
İlk kez öpersin, ilk kez tutarsın elini
Ve bir de bakmışsın son'lar kapında
Bir bakmışsın her şey yalan olmuş
Gördüklerine anlam veremezsin
Terkedip gitmiştir bir anda
Bir bakmışsın ağlıyorsun
Ellerin boş, dudakların yaşlarla ıslanmış
İnandıklarınla yaşamaya çalışırken bu hayatta,
Umutların, hayallerin yok olur aniden
Ve bir bakmışsın oturuyorsun bir köşede yalnızlıkla . . .

14 Mayıs 2010 Cuma

İnsan bazan kendi iç dünyasındak gizli kapıların bile yerlerini bilmiyor. Bir rastlantı yada karşısına çıkan beklenmedik biri sayesinde öğrenebiliyor.Yıllarca sonra ilk kez dokunulan bir kapının açılıp sizi güzel bir rüyanın içine çağırdığı an, hiç bilmediğiniz bir geçmişe dokunmak ve bir masalın içinde kalmak. Ne yazıktırki o masalın içinde uzun süre kalmak mümkün olmuyor, bir süre sonra o kapıdan çıkmak ve aynaların yanıltıcı görüntülerin, sislerin, gelip giden duyguların arkasındaki gerçek hayatı tutmak istiyor insan.Kendine farklı yerlerden bakmayı öğreniyor insan, başkalarının cümleleriyle kendini tanımlamak yerine kendi cümlelerini kurmayı öğreniyor insan.Bedenin sizin dışınızda da bir hayatı olduğunu, hayatın bize öğretilenlerin dışında çok başka biçimleri olabileceğini belkide hiç bir zaman ortaya çıkmayacak olan bambaşka birini, kendi benliğini buluyor insan. Pek çok zaman istediklerimizi yapanları, bize uygun davrananları severiz. Aslında bize uygun olanı sevmek kolaydır. Zor olan, bize benzemeyenleri, istediğimizi yapmayanları sevebilmek.Bir insanı sırf seni mutlu ettiği için değil, yalnızca kendi başına varolduğu için, bir başkası gibi değil, kendisi gibi olduğu için sevebilmek zordur. Ne yazıktirki insan, hayatın, hızla ileriye sarılan bir görüntüler kuşağı, bir an sonra geriye bir kez daha bakmasına bile izin vermeden bitebilecek bir oyun olduğunu, ona verilmiş bu bilinmez zaman parçasında karşısına çıkan rastlantıların içinde onu en çok mutlu edenleri bulduğu an geriye kalan her şeyi boşvermek gerektiğini bilse de yapamıyor.Bu karmaşanın içinden yalnızca en güzel görüntüleri seçip alamıyor insan. Kendini en güçlü sandığın anlarda bile hiç umursamadığın insanların sözleriyle, tanımadığın birilerinin yargılarıyla, en yakınındaki kişilerin anlayışsızlığıyla başa çıkamıyor.Öylesine kurulmuş hayatını günün birinde bir başka rastlantıyla yıkıp yeniden yapması ise hiç de kolay olmuyor.
Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir.Kalbi olmayan insan üzülemezki.Ne mutluki üzülebiliyorsun.Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı? Demekki gözden çıkarılmadın, demekki sen hala bir umut taşıyorsun yüreğinde. Peki ya hiç umudu olmayanlar!

7 Mayıs 2010 Cuma

Gözün Arkada Kalacaksa Marifet Değildir Gitmek. Can Yücele ait bu söz ne çok şey anlatıyor. Oysa daha düne kadar ben değilmiydim gitmek için sabırsızlanan.İnsan neden gitmek ister yada gider? geriye dönüp baktığımda gitmek için ne çok nedenim varmış, peki ya şimdi neden sorguluyorum kendimi, neden içimdeki acabaların sonu hiç gelmiyor. Nedeni yalnızlığın soğuk elini hissetmek olabilirmi? Sanırım gitmek değil sorun gittiğin yerde yalnızlığı derinlerde hissetmek.

2 Mayıs 2010 Pazar

Beyaz bir sayfa.

Önümde açılan bembeyaz bir sayfa var ama ben ne yazacağımı bilmiyorum açıkcası biraz yalnızlık hissediyorum yada ürperiyorum .Nedensiz çünkü burda yeniyim belki o yüzdendir neyi ne kadar paylaşmam gerektiğini bilmediğim.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

BUGÜN 1 MAYIS

Blogdaki ilk günüm..